0036 – Kur’an metni benzerliğinin matematiksel modelleme temelleri nelerdir?

Modellemenin hedefi Kur’an metninin benzerlik ölçütlerinin (kriterlerinin) nesnel nitelikte tanımlanması olduğu için, modellemedeki temel ilkeler ortaya koyulurken, Kur’an metni matematiksel karakteristiğini yansıtacak şekilde bir modelleme hedeflenmelidir. Metnin özgün yapısından uzak, sadece kodlama yapmış olmak için yapılan kodlamalar veya matematiksel modellemeler, konuyu hedefinden uzaklaştıracaktır, kabul edilmemelidir.

Kur’an iddiası çok açıktır:
10:38 “Onu o uydurdu” mu diyorlar? De ki “Onun benzeri bir sure (3-5 satır yazı) getirin …”
Getirilen yazının Kur’an benzerliğini ölçmek mümkündür. 

Yazının yani kelimelerin veya cümlelerin anlamları, ifade ettikleri değer yargıları özneldir, ölçülemezler. Dolayısıyla bir yazının kesin bir benzerlik ölçümü anlamsal bakımdan yapılamaz. Yazının kesin bir şekilde benzerlik ölçümü, ancak nesnel öğelerinin ölçümü ile yapılabilir.

Yazı cümlelerden, cümleler kelimelerden, kelimeler ise harf kombinasyonlarından oluşur. Bunların hepsi nesneldir, ölçülebilirler. Ölçülebilen bir şeyin, benzerliği (dengi – misli) yani matematiksel ifade edersek, katları, misli – dengi tanımlıdır, yine ölçülebilir.

Data analistleri olan konunun uzmanları için şu teknik açıklamayı yapalım:
Metnin bütün bloklarını sayısallaştırarak ölçüme tabi tutarsanız, ortaya çıkan ölçümü karşılayacak metin birebir aynı metin olmak zorunda kalır yani benzerini talep etme imkanı olmaz. Bu durumu SHA256 algoritmasının Checksum sonucuna benzetebiliriz. SHA-256, veri bloklarını alır ve bu blokları işleyerek benzersiz, 256-bitlik bir özet değeri (hash değeri veya checksum değeri) üretir. Fakat eğer metnin sadece belli özellikler arz eden belirteçleri ölçülürse, bu ölçümün sonucunda bir denklik kümesi tanımlanabilir. Tanımlanan denklik kümesini sağlamak koşuluyla metnin benzerinin üretilmesi mümkün olur ve talep edilebilir duruma gelir. Metnin belirteçlerinin ölçüm standartları da belirlendiğinde, metnin benzerlik ölçüm yöntemi tanımlamış olur.

Kur’an metni benzerliğinin matematiksel modelleme temel ilkeleri:

Matematiksel Modellemede;

  1. Kur’an’da var olan bir sayısal yapının ortaya çıkarılması, tespit edilmesi üzerine, metindeki kodlamalar modellenir. Kodlama metnin matematiksel karakteristiğini barındırmalıdır.
  2. Kodlamalarda Kur’an’ın öne çıkardığı, sayısal yapı ile ilgisi ayetler ile kurulan sayılar ve kavramlar kullanılır.
  3. Kodlamalarda Kur’an metnindeki doğal sıralama dikkate alınır ve kodlamanın kendi içinde bütünsellik aranır.
  4. Kodlamalarda Kur’an’ın öne çıkardığı sayılar ve kavramlar ile ortaya çıkan örüntülerde bütünsellik ilkesi ihlal edilebilir.

Bir olasılık değerinin oluşumunu yukarıdaki temel ilkeler çerçevesinde, basitte olsa bir kurala veya bir düzene (örüntüden bahsetmiyorum, örüntü olmak zorunda değildir, basit bir kural olması yeterlidir) bağladığınızda, çıkan olasılık değerlerinin, olasılık yoğunluğu bölgesinde oluşmasını bekleriz. Normal olanı budur. Bu durum deneyimler ile sabittir. Simülasyonlar yaparak bunu bizatihi gözlemledim. Oluşan durumlara kasıtlı müdahaleler ile yani, yapının kriterlerini koyduğunuz kurallar çerçevesinde zenginleştirerek, çeşitlendirerek olasılık durumunun değişmesini sağlama ve olasılık yoğunluğu bölgesi dışına çıkarma kabiliyetimiz vardır. Fakat bu varyasyonları tarama kapasitemizle sınırlıdır.

Elimizdeki olasılık yoğunluğu bölgesinin çok fazla dışına, extrem noktalara kaymış bir durumun oluşturulması, varyasyon tarama sınırlarımızın dışına taşabilir. Bu durumda ona ulaşmak mümkün olmaz. Kur’an sayısal yapısında karşılaştığımız olasılık durumu bu şekildedir.

Meraklısı uzman için bunu not olarak buraya yazıyorum: Ortay koyduğumuz örnek, Kur’an Sayısal Yapısı, olasılık yoğunluğu bölgesinin astronomik boyutlarda dışındadır. Çok extrem bir noktadadır. Açıkça söylemek zorundayım, benzerini insanlık hiçbir zaman yapamaz, olasılık hesabıyla sabittir, evrenimizin ömrü yetmiyor varyasyonları taramaya.

Matematiksel Modelleme:

Tanım: Matematiksel modelleme en genel anlamıyla matematik veya matematik dışındaki bir olayı, olguyu, olaylar arasındaki ilişkileri matematiksel olarak ifade etmeye çalışma, bu olaylar ve olgular içerisinde matematiksel örüntüler ortaya çıkarma sürecidir.

Gerçek yaşamda rastladığımız problemi inceleyip gerekli verileri toplayarak matematiksel bir problem şekline dönüştürüp buna çözüm aramaktır. Gerçek yaşam durumunu anlamlandıran birbirinden farklı çözümler bulabiliyorsak matematiksel bir modelleme yapmış oluruz. Matematik modelleme sayesinde gerçek dünyadaki sorunlara çözümler üretiriz. Terse doğru gidecek olursak, gerçekleri de matematiksel bir dille ifade etmeye yarayan çalışmaya matematiksel modelleme denir.

Model oluşturma etkinliğinin sahip olması gereken özellikler:
Bağlamsal Modelleme:
gibi matematiksel modelleme ile ilgili teknik detayları yazının sonunda ekler bölümünde bulabilirsiniz.

Kur’an metni matematiksel modellemesinde bugüne kadar yapılan çalışmalar:

Bugüne kadar Kur’an içindeki matematiksel yapıların araştırılmasıyla ilgili çalışmalarda, insanlar mucizevi, insan üstü bir dokunuşu görmek istemişler, bunu tespit etmek amacıyla konuya yaklaşmışlardır. Yani insanların bir mucize arayışı olduğunu görüyoruz. Bu sayede Kur’an’ın insan üstü olduğunu ispatlamak, hatta korunduğunu göstermek hedeflenmiştir. Bunu matematiksel modellemenin tanımı gereği örüntü oluşturma özelliğiyle somutlaştırmaya çalışmışlardır. Bu yaklaşım mantık olarak doğru olabilir. Yani, siz bütün metni kapsayan, gözlemleyebileceğimiz bir örüntüyü, matematiksel bir modellemeyi ortaya koyarsanız, bunu mucizevi bir dokunuş olarak görebiliriz, kabul edebiliriz.

Fakat benim söylediğim başka bir şeydir. Ben metnin benzerliğinin ölçülmesi konusunda yoğunlaşmış durumdayım. Bütün düşüncemi Kur’an metni benzerliğinin matematiksel modellemesi oluşturuyor.

Öncelikle neden böyle düşünüyorum, neden matematiksel modellemenin bir çeşidi olan örüntü arayışımın olmadığını, neden matematiksel modellemenin genel tanımından farklı bir çeşit modellemenin Kur’an metninde olduğunu düşündüğümü kısaca açıklayayım.

Kur’an metnindeki bu konuyla ilgili iddia herkes tarafından çok iyi bilinir. “İnsanlar Kur’an benzeri bir kitap getiremezler.” Bu iddia Kur’an’da açık bir şekilde yerini almıştır. Üzerinde hiçbir şüphe yoktur. Bunun dışında Kur’an’da konuyla ilişkilendirebileceğimiz açık bir iddia daha vardır. “Kur’an Allah tarafından indirilmiş ve korunması garanti altına alınmış bir kitaptır.” Bu iddia da açık bir şekilde Kur’an’da yerini almıştır, üzerinde hiçbir şüphe yoktur.

Bugüne kadar Kur’an içindeki matematiksel yapıların araştırılmasıyla ilgili çalışmalarda, insanlar mucizevi, insan üstü bir dokunuşu görmek istemişler, bu sayede Kur’an’ın korunmuş olduğunu ispatlamayı hedeflemişlerdir. Bunu Kur’an metninin tamamına yayılan, bütün metinde gözlemlenen matematiksel bir örüntüyle ifade etme çabasına girişmişlerdir. Fakat bugüne kadar metnin bütün ögelerini, bütün elementlerini kapsayan örüntüyü kimse ortaya çıkaramamıştır. Metnin bazı bölümlerinde lokal diyebileceğimiz örüntülere rastlanmıştır, fakat bu örüntülerin metni koruyacak nitelikte bütün elementlerini kapsadığı gösterilememiştir. Buda bize, Kur’an metninde bulunan lokal nitelikteki matematiksel örüntülerin metnin değişmediği konusunda bir delil teşkil ettiğini, fakat metnin değişmesinin engellenmesi konusunda aktif rol oynamadığını açıkça göstermiştir. Sonuç olarak metinde lokal olarak bulunan matematiksel örüntüler metnin değiştirilmediğine delil olarak gösterilebilmekle beraber, metnin değiştirilemeyeceğini göstermediğini söyleyebildiğimiz gibi, bu sayısal yapıya bakarak bir yazının Kur’an’dan olup olmadığını da belirleme imkanımız yoktur. Neden? Çünkü örüntülerin kapsamadığı metnin yüzlerce, binlerce kelimeler ve harfler gibi öğesi bulunmaktadır. Dolayısıyla lokal olarak ortaya çıkan bu matematiksel örüntülere dayanarak Kur’an metni üzerinde bir hata denetleme veya hata düzeltme fonksiyonu icra edilemez, bu sayısal yapı ile Kur’an’ın aktif olarak koruduğu iddia edilemez, getirilen bir yazının Kur’an’dan olup olmadığı tespit edilmez. Kur’an’ın aktif olarak nasıl korunduğunu diğer yazılarımda bulabilirsiniz. Ayrıca, bulunan matematiksel örüntüler, bugünün insanı tarafından, bilgisayarlar kullanılarak benzerleri kolayca üretilebildiği için Kur’an’ın diğer iddiası olan “İnsanlar Kur’an benzeri bir kitap getiremezler” konusunda da bir katkıda bulunamamışlardır. Yani, bana sorarsanız olayın büyük bir kısmı çözülememiş, beklemektedir. (Benim yaptığım çalışmalar hariç)

Benim yaklaşımımda; Kur’an metninin benzerliği matematiksel olarak modellenmeye çalışılmıştır. Bu modellemede Kur’an metninde öne çıkarılan, konuyla irtibatı kurulabilecek sayılar ve kavramlar kullanılmıştır. Bu sayılar ve kavramlar ile ilgili detayları yazımın sonunda verdiğim Ekler bölümünde bulabilirsiniz.

Kur’an Metni Benzerliğinin Matematiksel Modeli

Bugüne kadar gördüğüm kadarıyla, Kur’an sayısal İ’cazı ile ilgilenenler, kodlamalardaki oluşan denkliklere veya eşitliklere anlam yüklüyorlar, ben ise bu denkliklere bir işlevsellik yüklüyorum. Diğer çalışmalar ile aramdaki fark açık bir şekilde görülür, bu şekilde özetlenebilir. Kodlamalara anlam yüklemek bizi Nümerolojiye götürür, işlevsellik yüklemek ise bizi Kriptolojiye götürür. Bence Kur’an Sayısal Yapısı bir Kriptolojidir.

Matematiksel modelin temel unsurları olarak 7 ve 19 sayılarını, Ha-Mim sureleri ve kodlama harflerini, Çift ve Tek kavramlarını Kur’an’dan referans alarak belirleriz.

Diğer çalışmalarda bilhassa 19 sayısını sağlayan bir sayısal yapı bulunduğunda bu özellik, olağanüstü veya bir mucize şeklinde gösterilmiştir. Halbuki mucize 19 sayısının çıkması değildir, insanların yapamayacağı, insan kapasitesini aşan olaylara mucize diyebiliriz. Eğer önümüze çıkan sayısal yapıyı insanlar yapamıyorlarsa, işte o zaman gerçek mucize ile karşı karşıyayız diyebiliriz.

İşte tam bu noktada olay açığa çıkar. Kur’an’daki 74. Müddessir suresinin 30 ve 31. ayetlerindeki sayısal yapıyla ilgili yükselen söylem, 25. ayetteki “Bu bir insan sözüdür” iddiasına, bir karşı iddia olarak ortay çıkar ve Kur’an insan sözü değildir, delili de işte bu sayısal yapıdır anlamına gelecek şekilde, karşımıza Kur’an tarafından koyulur. Matematiksel modellemede bu ana fikir omurga niteliğindedir, mutlaka dikkate alınmalıdır.

Bu yaklaşım bizi doğrudan Kur’an’ın iddiasına götürür, yani benzerini insanlar yapamazlar. Dolayısıyla modellemenin hedefi insanın yapamayacağı bir sayısal yapının ortaya çıkarılması olmalıdır. Yani, siz Kur’an metninde öyle bir modelleme yapacaksınız ki, ortaya çıkan durumun benzerini insanlar yapamayacaklar. Olay budur işte.

Matematiksel modellemede örüntüler, belirlenen sistematik kurallar bütünüdür. Bu kurallar modellemeyi yapan tarafından belirlenir ve bütün yapıya aynı biçimde uygulanır. Sayısal yapıda örüntülerin ortaya çıkması istatistiksel olarak düşük olasılıktadır, dolayısıyla bilinçli bir müdahalenin olduğunu gösterirler. Fakat buradaki arayış bilinçli bir müdahale arayışı değil, insanın yapamayacağı bir sayısal yapının arayışıdır. Metnin karakteristik özelliklerini tanımlayan bir matematiksel modelleme ortaya koyarak metnin benzerliğinin ölçülebilir duruma getirilmesidir. Dolayısıyla burada önemli olan konu, metnin sayısal karakteristik benzerliğinin ölçülebileceği bir modellemenin ortaya koyulmasıdır. Sayısal yapıda örüntüler bulunmayabilir, fakat matematiksel modelleme kullanılarak kurallar ortaya koyulur, bu kurallar dahilinde oluşan matematiksel denklikler ile metnin karakteristik özellikleri tanımlanabiliyorsa, getirilecek olan yeni bir metnin, elimizdeki metne benzerliğini ölçebilmemiz için yeterlidir. Bu nokta çok önemlidir ve maalesef bir çok insan tarafından anlaşılamıyor.

İnsanlara 19’u sağlayan bir matematiksel denklik, bir modelleme gösterdiğinizde, hemen bu modellemenin metnin diğer bölümlerinde de aynı şekilde gösterilmesini bekliyorlar. Yani bir örüntü görmek istiyorlar. 19’un metnin bütün bölümlerinde olup olmadığını öğrenmek istiyorlar. Ben bu soruya başka bir soruyla cevap vereyim. Bir evin bütün odalarında musluk var mı? Yok!! Neden Yok? Çünkü gerekli değil. Anlıyor musunuz, olay bir gereklilik, yani işlevsellik konusudur. İnsanların bu yaklaşımı, sistematik beklentilerinden, arayışlarından kaynaklanıyor, yanlış mı? Hayır yanlış değil.

Gereklimi? İşte bu soru çok can alıcı bir sorudur.

Ne için gerekli, Ne için gerekli değil,
bunu çok iyi ayırt etmek lazımdır.

Bilinçli, mucizevi bir dokunuşun olduğunu göstermek için gereklidir,
Fakat metnin benzerliğini modellemek için gerekli değildir.

Bakın büyük harfler ile bir daha yazıyorum, bunu herkesin iyi anlaması gerekiyor,
bu nokta çok önemlidir.

METNİN BENZERLİĞİNİ MATEMATİKSEL OLARAK MODELLEMEK İÇİN
ÖRÜNTÜLER GEREKLİ DEĞİLDİR

Olsa ne olur, Olsa iyi olur, fakat olmasa da olur.

Bunu bir uzman olarak, yaptığım matematiksel modellemenin çalıştığını da görerek
net bir şekilde
Hiç bir şüphem olmadan, gayet emin olarak söylüyorum,

Lütfen sözlerime kulak veriniz ve ne dediğimi iyi anlayınız, durumu görünüz.

Örüntülerin olmadığı, fakat kendi içinde temel kurallarının tanımlandığı, örnek olarak kitabın verdiği doğal sıralamaların kullanılma mecburiyeti gibi, oluşturulacak matematiksel modellerin, yani matematiksel denkliklerin temel yapılarını belirleyen kurallar olduğu müddetçe, metin üzerinde matematiksel modellemeler yapılabilir. Eğer benzerlik modelleniyorsa, bu modellemeler metnin karakteristiğini ortaya koymak zorundadır. Bu izah etmeye çalıştığım unsurlar eğer oluşturulursa, matematiksel modelleme yapılmış demektir. Matematiksel modellemede örüntüler olmazsa olmaz değildir, kuralların tanımlanmış olması ve işlevsellikleri önemlidir. Eğer kurallar ve bir amaç, hedef tanımlanmış ise ve yapının işlevselliği bizi bu hedefe ulaştırıyorsa, yani matematiksel modelleme çalışıyorsa olay tamamlanmış demektir.

Ortaya çıkan kodlamalarda 19 (ve/veya mesani olarak 7) ile matematiksel denklikler oluşur.
Oluşan bu denklikler herhangi bir şeyin doğrulama mekanizması değildir.
Bugüne kadar hep böyle gösterilmiştir.
Oluşan bu denklikler, eğer birbirine bağlanarak varyasyon sayısını arttırabiliyorsa,
bu denkliklere önemli bir işlevsellik yüklenebilir duruma geliyor.

Bu denkliklerin metnin doğal sıralaması üzerinden, metnin sayısallaştırılabilen özellikleri kullanılarak üretilmesi şarttır. Çünkü denkliklerin metnin matematiksel karakteristiğini yansıtması gereklidir. Denkliklerin oluşturulmasında tek gerek ve yeter şart, kural budur. Denkliklerin benzer veya aynı matematiksel örüntü içermesi gerekli değildir. Metnin doğal sırası üzerinden üretilmesi yeterlidir. Çünkü metnin benzerliğinin ölçülmesinde kullanılacak olan, matematiksel karakteristiğini barındırması gereklidir, beklenir. İşte bu durumda denklik 19 ile veya mesani olarak 7 ile üretilmesi hiç fark etmez, çünkü sonuç olarak zincire bağlanan her denklik varyasyon sayısını arttırır, olasılığı düşürür.

Matematiksel modeli oluşturan kriterlerin birbirlerine bağlantı şeması

İşte bu sayısal yapı mantığı bizi, insanın yapamayacağı bir noktaya götürme potansiyeline sahiptir. Ve ben bu sayısal yapıyı, yani metnin doğal sıralaması üzerinden oluşan denkliklerin birbirine bağlanarak oluşturdukları olasılık zincirini Ha-Mim gurubunda buldum ve bu kodlama ilerleyen seviyelerinde, Mushaf fihristine bağlanarak Çift ve Tek kodlamasına bağlandı. Sonuç olarak karşıma insanların yapamayacağını hesaplayabildiğim bir olasılık değerine sahip olan, 7 ve 19 – Çift ve Tek kodlamalarıyla Ha-Mim surelerinden başlayan ve Kur’an’ın geneline yayılan bir kodlama çıktı. Bunu bir web sayfasında insanların interaktif kullanımına açtım. Bu ulaştığım sonuç dünyada bir ilktir, böyle bir şey yok hiçbir yerde. Kur’an’ın benzerliğini ölçebileceğimiz bir ölçüm sistemi ortaya çıktı. Getirilen ve benzer olduğu iddia edilen metin ile Kur’an’ın benzer olup olmadığını ölçebiliyorum artık. Ve bu kodlamanın insanlar tarafından yapılamayacağını olasılık olarak hesaplayarak gösterme imkanım oldu. Bu kodlamanın varyasyonlarını taramaya Evrenimizin ömrünün yetmeyeceğini hesapladım. Böylece 17:88 ayetindeki Kur’an iddiasını bilimsel olarak ispatlamış oldum.

Bir eleştiri:

 –   7 ve 19 denklikleri herhangi bir şeyin doğrulama mekanizması değildir diyorsunuz yukarıda ama siz de 7 ve 19 ile bir şey iddia ediyorsunuz sonuçta, bu tezat olmaz mı?

7 ve 19 denklikleri herhangi bir şeyin doğrulama mekanizması değildir, doğrulamıyor veya bir şeyin doğrulaması beklenmiyor. Yani bu denklik çıktı diye bir şeyleri doğru olarak kabul etmiyoruz. Bu çok önemli bir ayrıntı, çok iyi anlamak lazım.

– peki denklik çıktığında ne oluyor?

Bu denklik çıktığında; bir şey doğrulanmıyor, ama insanın yapamayacağı bir sayısal yapı ortaya çıkıyor.

– ama siz de 19 a bölündü diye “bir pattern var” diyorsunuz

Yok, kesinlikle hayır. Bir pattern veya örüntü var demiyorum, aksine örüntüye ihtiyaç yok diyorum, örüntü gerekli değil diyorum. Olsa ne olurdu, olsa iyi olurdu, fakat örüntü olmasa da benzerlik modellenebiliyor.

İnsanlardan şöyle itirazlar geldi; (Aşağıda İnsanların Yaklaşımları bölümündeki linkte geniş ele aldım)

Modellemenizde bir kural yok, bir örüntü yok!!! Bu yöntem ile her metinde bu tür, insanların benzerini getiremeyecekleri sayısal yapılar modellenebilir.

Kural ve Örüntü (sistematik) kavramlarını insanların karıştırdıklarını, nedir? ve ne için gereklidir? İşlevsellikle ilişkisi nedir? bu soruların cevabını doğru veremedikleri için bir kafa karışıklığı yaşadıklarını düşünüyorum. Bu kafa karışıklığını çözmek, olayı bir SUDOKU bulmaca metaforuyla hemen anlaşılmasını sağlamak mümkündür;

Bu Sudoku bulmacasında Kural var mıdır? Vardır. Kural çok basittir: Hem (3×3) kutucuklarda hem de satır ve sütunlarda 1’den 9’a kadar rakamdan sadece bir tane olması gerekiyor.
Peki Örüntüye ihtiyaç var mıdır? Örüntü gerekli midir? Hayır, Sudoku bulmacasında örüntüden bahsedilmez, gerekli değildir.

Gördünüz mü? Bir sayısal düzen kurgulanmış, bir işlevselliği, bir hedefi, çok net bir amacı var ve Kuralları var, fakat ÖRÜNTÜ YOK!!! Her kurgulanan sayısal düzende (matematiksel modellemede) Örüntü olması gerekir diye bir şey yok!!!

Kuralları sen uyduruyorsun, düşüncene göre kriter koyuyorsun, bunu bende uydurabilirim, bende her metinde bu şekilde kriterler bulabilirim.

Birde bunu sen uyduruyorsun, kafana göre kural koyuyorsun itirazı var.

Şimdi şöyle açıklamak lazım: Tabi ki ben uyduruyorum, sanki suçmuş gibi yansıtılıyor, modelliyorum arkadaşım, ona uydurmak denmez. (bilmiyor vatandaş). Fakat güzel kardeşim bu metin üzerinde (sizin tabirinizle uydurmaya) matematiksel modellemeye müsait bir sayısal yapı olmasaydı bu modellemeyi ben veya bir başkası yapamazdı. Yani aslında şöyle söylesek daha doğru olacaktır. Metin üzerindeki matematiksel modellemeyi biz fark ediyoruz ve ortaya çıkarıyoruz, olmayan bir şeyi uydurmuyoruz, uyduramayız. Yine bu olayı da bir metaforla anlatmak, anlamak mümkündür;

İşte çöl kumlarının arasında böyle bir yapı olmasa, biz bu yapıyı oluşturamayız, ortaya çıkaramayız. Aynı şekilde, Kur’an metninde bu sayısal yapı olmasaydı, ben bu yapıyı ortaya çıkaramazdım, yapamazdım. Ve siz veya ben benzerini yapamayız. Kur’an’da olanı alarak bir şeyler ortaya koymak ile sıfırdan bir şeyler ortaya koymak, uydurmak arasında büyük fark vardır.

Ek olarak; Eğer ben uyduruyorsam, başka insanlarda, sizlerde uydurabilirsiniz ve benzerini yapabilirsiniz. Bakın bu konuda, Kur’an’ın size veya sizin gibi düşünenlere cevabı çok açıktır.

11-Hud Suresi 13. Ayet: Yoksa, “Onu uydurdu” mu diyorlar! De ki: “Öyleyse hadi, onun benzeri, uydurma on sure de siz getirin; eğer doğru sözlüler iseniz, Allah’tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın.”

11-Hud Suresi 14. Ayet: Eğer size cevap veremedilerse artık bilin ki o, ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir. Ve O’ndan başka da ilah yoktur. Artık Müslüman oluyor/Allah’a teslim oluyor musunuz?

Kur’an metninin olayı ele alış biçimi, yani iddiayı oluşturma sebebi, iddiayı matematiksel modelle bağlama şekli ve iddiayı dillendirme, deklare etme ve kabul etmeyenlere karşı savunma şekli, benim modellemeye bakış açımı oluşturmuştur. Modellemeyi tasarlarken benim düşüncelerim tamamen Kur’an’ın çizdiği çerçeve ile oluşmuştur.

Böylece Kur’an metni benzerliğinin matematiksel modelleme temel ilkelerini ortaya koymuş oluruz.

Matematiksel Modellemede;

  1. Kur’an’da var olan bir sayısal yapının ortaya çıkarılması, tespit edilmesi üzerine, metindeki kodlamalar modellenir. Kodlama metnin matematiksel karakteristiğini barındırmalıdır.
  2. Kodlamalarda Kur’an’ın öne çıkardığı, sayısal yapı ile ilgisi ayetler ile kurulan sayılar ve kavramlar kullanılır.
  3. Kodlamalarda Kur’an metnindeki doğal sıralama dikkate alınır ve kodlamanın kendi içinde bütünsellik aranır.
  4. Kodlamalarda Kur’an’ın öne çıkardığı sayılar ve kavramlar ile ortaya çıkan örüntülerde bütünsellik ilkesi ihlal edilebilir.

Benim yaptığım modelleme bu temellere uygun olarak ortaya çıkmıştır. Videolarımı izleyiniz, yazılarımı okuyunuz. Matematiksel modellememi bir bulmaca örneğiyle anlatmaya çalıştım. Basit ve anlaşılır olduğunu düşünüyorum, bugüne kadar okuyan insanlardan aldığım geri dönüşler bu yöndedir. Okumanızı öneriyorum. Matematiksel modellemenin detaylarını Linkini verdiğim yazımdan okuyabilirsiniz.

Matematiğin gücünü çoğu insan maalesef üstel sayıları algılayamadığı için doğru değerlendiremiyor. Aşağıdaki resimde örnek olarak tasarlanmış büyüklüğünü izah dahi edemeyeceğimiz bir bilgiişlem sisteminin dehşet büyüklükteki varyasyon tarama kapasitesini görebilirsiniz. 100 basamaklı bir sayı grubu içinden her hangi bir sayıyı yazmak 2 dakikamızı alır, fakat bu sayıyı bulmak için bütün varyasyonları taramaya Evrenlerin ömrü yetmez. Kur’an’ın insanlar tarafından taklit edilemezliği neden matematikle ilgilidir, işte buradan çok iyi anlayabilirsiniz.

İnsanların yaklaşımları:

Konuyu paylaştığım bazı insanlar bilhassa Ateist olduğunu söyleyenler ve Reşat Halife’yi Allah’ın elçisi olarak kabul etmiş ve onun “19 mucizesi” olarak ifade ettiği sayısal yapının bir mucize olduğuna ve Kur’an’ı koruduğuna inananlar, matematiksel modellememin örüntüler barındırmadığını ve kuralları olmadığını ileri sürerek şiddetle itiraz etmişlerdir. Uzman olmayan insanların, hem de benim yaptığım çalışmaları okumadan, görmeden ve bilmeden yaptıkları bu itirazlar kişilerin nasıl bir psikolojik durumda olduklarının açık bir göstergesidir.

Matematiksel modellemenin nasıl kuralları olduğunu aşağıdaki linkte verdiğim yazıda okuyabilirsiniz.

Öncelikle bu insanlarda gözlemlediğim genel tavrı bir eleştiri olarak detaylandırmak istiyorum: Bu insanların, konunun uzmanı olmadıkları halde, videoları izlemedikleri ve yazılarımı okumadıkları halde, yani benim ne dediğimi bilmedikleri halde konuyu baştan aşağıya karalayan ve eleştiren insanlar olduklarını üzülerek gözlemledim.

Israrla mucizevi bir dokunuşu bekleyen, talep eden, bu olmadığı takdirde kesinlikle olayı kabul etmeyeceğini ifade eden bu insanlar, kendilerini bir onay merci olarak görme konusunda çok ısrarcıdırlar. Sanki konu onların onayına sunuluyor. Sanki onların onayına ihtiyaç varmış gibi bir tavır içine girdiklerini gördüm.

Benim yaptığım çalışmaların hiç kimseyi ikna etme gayesi veya kaygısı yoktur. Ben mühendislik bilgim ve merakım gereği, Kur’an üzerinde bugüne kadar yapılmış çalışmaları inceledim, hatalar, yanlış yaklaşımlar, eksikler olduğunu tespit ettim. Doğru olarak düşündüğüm matematiksel modellemeyi yaptım, çalıştığını gördüm ve ilgilenenler ile, meraklısıyla paylaşmak için kitap olarak çalışmalarımı yazdım. Web sayfası hazırladım ve Videolar hazırladım. Bilhassa yukarıda karakteristiğini tarif ettiğim insanların inanç problemlerini çözmek için bu çalışmaları yapmadım, bu vatandaşların inanç problemleriyle, hatta insanların inanç problemleriyle hiç ilgilenmem. Ben bir Mühendisim ve Müslümanım, inancımı bir Ateistten öğrenecek değilim. Bir Ateist ile Kur’an ayetlerinin tartışılmasının doğru olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü, Ateizm Tanrı’nın olmadığını ileri süren bir düşünce (bence bir inanç türü) türüdür. Tanrı’nın varlığı bilimsel ve felsefi bir konudur. Din Tanrı’nın varlığının kabulü sonrasında başlar. Tanrı’nın varlığını henüz kabul etmemiş bir insanın Tanrı sözü olarak kabul edilen Kur’an ayetleri üzerinde tartışmaya girmesi abesle iştigaldir. Bana sorarsanız Ateistler, bugünün bilimsel gelişmelerini takip edememiş, kendini güncelleyememiş ve inançlarını rasyonelleştirememiş insanlardır. Kısacası bilgisizdirler. Tartışılacak bir şeyin olduğunu hiç zannetmiyorum. Benim gösterdiklerimi zahmet edip gözlemleyemeyen, ölçemeyen ve değerlendiremeyen insanlar grubu. Yani, bana birisi bir matematiksel denklik grubu getirecek, bunun olasılığı şudur diyecek ve bunun benzerini insanlar yapamazlar diyecek. Neden? Derim sorgularım, alırım incelerim öğrenirim, merak ederim. Bunu yapmayan insana ben ne diyebilirim ki. Veya beni bu insanın tavrı neden ilgilendirsin ki. Dünyayı ben mi kurtaracağım, o insanları ben mi aydınlığa çıkaracağım, benim böyle bir görevim mi varmış… Hiç de böyle bir görevim olduğunu düşünmüyorum, fakat merak edenler öğrenmek isteyenler için çalışmalarımı paylaşıyorum. İsteyen baksın, görsün. Hepsi budur.

Ekler:

Kur’an metni benzerliğinin matematiksel modellemesindeki sayılar, kavramlar ve Kur’an referansları:

19 sayısı ve 7 sayısı ile ilgili bağlantılar:

Kur’ân’da 19 dışında da sayılar geçmektedir. Fakat bu sayıların hemen hepsi bir ismi nitelemek için kullanılmıştır. Dört ay, yedi gök, bin ay gibi. Fakat 74. surenin 30. ayetinde “Üzerinde 19 var” diye 19 vurgulandıktan sonra, 31. ayette “Bunların sayılarını da” dendikten sonra 19 sayısının fonksiyonları anlatılmaktadır.

—–   74 – Muddessir Suresi – Ayet 30 (Mushaf Sırası: 74 – Nüzul Sırası: 4 – Alfabetik: 65)   —-

عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ

Diyanet Meali: 74:30 – Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.

74 – Muddessir Suresi – Ayet 31: Biz o ateşin (Cehennemin) muhafızlarını (bekçilerini) hep melekler yaptık. Bunların sayılarını da ancak kâfirler için bir imtihan kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, iman edenlerin de imanı artsın. Kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler de: “Allah bu misalle ne demek istedi?” desinler. İşte böyle, Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir. Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.

Burada lütfen dikkat edelim ve konunun bağlantılarını yakalayalım. Ayetlerde 19 sayısından ve bu sayının muhafızların, yani bekçiler olan meleklerin sayısı olduğundan bahsediliyor. Şimdi soru sorarak, beraber düşünelim.

Bu bekçiler neyin bekçileri? Cevap ayette veriliyor, Cehennemin bekçileri.

Bekçiler nerde bekler? Tabi ki kapıda beklerler.

Cehennemin kaç kapısı vardır? Cehennemin Kur’an’da bildirilen 7 kapısı vardır.

  1. Cehennem: Kur’an-ı Kerîm’in yetmiş yedi (77) ayetinde geçmektedir.
  2. Lâzâ (alevli ateş): “Hayrı (Allah onu azaptan kurtarmaz) çünkü o Cehennemin alevli bir ateştir.” (Meâric, 70/15).
  3. Saîr (pılgın ateş): “O şeytanlara (ahirette) çılgın ateş azabı hazırladık. ” (Mülk, 67/5). Ayrıca on beş ayette daha bu isimle geçmektedir.
  4. Sakar (kırmızı ateş): “Hem ey Rasûlüm bilir misin, nedir o sakar (Cehennem). ” (Müddessir, 14/27)
  5. Hâviye (uçurum): “O, kızgın bir ateştir ” (Kâria, 101/9-11).
  6. Hutame (kalpleri saran ateşli kaygı): “Şüphesiz o, Hutame ye (ateşe) atılacaktır.” (Hümeze, 104/4).
  7. Cahim (yanan kızgın ateş): “Küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar Cahim’in yarânıdırlar.”(Mâide, 5/10).

Ayette belirtilen, kafirler için imtihan vesilesi kılınan şey nedir?
Meleklerin kendisi midir? Sekar (Ateş-Cehennem) midir?

Cevap çok açık, imtihan vesilesi kılan şey sayıdır, 19 sayısıdır. Ayette sayıdan bahsedilmekte, sayının işlevselliği anlatılmaktadır. Kur’ân ayetinde çok açık olarak belirtilmiştir, sayı yani 19 sayısı kafirler için imtihan vesilesi kılınmıştır.

19 sayısının 7 sayısıyla Kur’ân tarafında kurulan ilişkisini görmeye çalışalım. 7 kapıda 19 bekçi bekliyor.

Ayrıca Cehennemin bu 7 kapısıyla Kur’an’daki Ha-Mim surelerinin, hatta Ha-Mim harflerinin de Hz. Peygamber’in hadislerinde irtibatlandığını görüyoruz.

Kuran-ın Ha-Mim ile başlayan sureleri yedidir. Cehennemin kapıları da yedidir. Her Ha-Mim, gelip cehennemin bir kapısına durur ve: “Ya Rabbi! Bana inanıp iman etmiş ve beni okumuş, okumaya devam etmiş olan bu kulunu, (cehennemin) bu kapısından içeri sokma” diye yalvarır durur” (Suyutî, Câmi’us sağir, 3/422, no.3853; Beyhakî, Şu’abu’l- İmân) Bu hadis rivayeti zayıftır. (bk. el-Elbani, Daif’ul-Camii’s-Sağir, h. no:2802)

“Her şeyin bir özü vardır. Kuran’ın özü ise, Hâ-Mîm’lerdir.” manasındaki ifade ise, Taberani’de geçiyor ve sahihtir. (bk. Mecmau’z-Zevaid, 7/159)

7 sayısı:

15.Hicr Suresi’nin 87’nci ayeti Tekrarlanan İkilinin verildiğini ve verilen iki sayıdan birinin 7 olduğunu bildiren tek ayettir. Ayrıca bu ayet peygambere indirilen vahyin hem sayısal boyutunun hem de sözel boyutunun olduğunu beyan eder.

Andolsun Biz sana Tekrarlanan İkili-den 7’yi ve Yüce Kur’ân’ı verdik.”

—–   15 – Hicr Suresi – Ayet 87:  —–

  وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ

https://quran.com/15/87 Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatiha’yı) ve yüce Kur’ân’ı verdik.

Çift ve Tek:

Çift ve Tek Simetri Sistemi: Kur’ân fihristinde, sure numaralarının ve içindeki ayet sayılarının oluşturduğu sayı kümesindeki gözlemlediğimiz Çift ve Tek simetrisine, Kur’ân’ın 89:3 ayetinde Çift ve Tek üzerine yemin edilerek dikkat çekilmiştir.

—–   89 – Fecr Suresi – Ayet 3 (Mushaf Sırası: 89 – Nüzul Sırası: 10 – Alfabetik: 25)   —–

وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ

Diyanet Meali: 89.3 – Çift’e ve Tek’e andolsun,

Kodlama Harfleri:

Kur’ân’da 29 adet surenin başında bulunan ve ne mânâya geldikleri hâlâ bilinmeyen ama asırlardan buyana tartışılan harflere, “hurufu mukatta” denir. Bunlar “elif lâm mîm”, “hâ mîm”, “kaf hâ yâ ayn sâd”, “elif lâm râ”, “nûn”, “sâd”, “tâ sîn mîm” yahut “yâ sîn” gibi tek veya grup hâlindeki harflerdir. Hece harfleri, kesik harfler anlamına gelen Hurufu Mukatta harfleri, sûre başlarında kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı bulunan harflerdir. Bu harfler okunurken de teker teker okunur, bir kelime gibi okunmaz.

Hurufu mukatta meselesi, İslâm âlimlerini asırlar boyunca meşgul etmiş ve ne mânâya geldikleri konusunda ortaya birçok görüş atılmıştır. Her tefsircinin kanaati başka olmuş, harfler ile âyetler ve Levh-i Mahfuz arasında bağlantı kuranlar çıkmış, bu harflerin Allah ile Peygamber arasında şifre olduğunu söyleyenler olmuş ve bu görüşlerin hepsi yazılmış, kitaplara geçmiştir.

Model oluşturma etkinliğinin sahip olması gereken özellikler:

  • Model oluşturma prensibi: Etkinlik model oluşumuna izin verecek şekilde tasarlanmalıdır.
  • Gerçeklik prensibi: Etkinlik gerçek veya gerçeğe yakın verilere dayanan, anlamlı ve bireylerin günlük yaşamıyla ilişkili olmalıdır.
  • Öz değerlendirme prensibi: Bireyler kendi kendilerini değerlendirebilmeli veya çözümlerinin etkililiğini ölçebilmelidirler.
  • Model dokümantasyon prensibi: Bireyler kendi düşünme süreçlerini (varsayımlar, amaçlar ve çözüm yolları) çözümleri içinde gösterebilmelidir.
  • Model genelleme prensibi: Ortaya konulan çözümler genellenebilir veya benzer başka durumlara kolayca adapte edilebilir olmalıdır.
  • Etkili prototip prensibi: Üretilen model mümkün olduğunca basit fakat matematiksel olarak da bir o kadar önemli olmalıdır.

Matematiksel modelleme bir fenomenin gözlemlenmesi, ilişkilerin ortaya çıkarılması, matematiksel analizlerin yapılması, sonuçların elde edilmesi ve modelin tekrar yorumlanması süreçlerini içerir.

Matematiksel modelleme ile ilgili çalışmalar ve bu çalışmalarda bahsedilen matematiksel modelleme tanımları ve yaklaşımları birbirinden farklı teorik temellere dayanmaktadır. Her bir modelleme yaklaşımın matematik eğitimi açısından tanımı, amacı ve müfredatta uygulanma biçimi de farklılık göstermektedir. Dolayısı ile matematiksel modelleme ile ilgili bütün dünya literatüründe kabul görecek tek bir tanım vermek mümkün görünmemektedir.

Benim yaptığım çalışmalarda kullandığım modele uygun olduğunu düşündüğüm tanımı aşağıda veriyorum.

Bağlamsal Modelleme:

Modeller farklı notasyon sistemleriyle dış dünyaya aktarılan, karmaşık sistemleri oluşturma, tanımlama ve açıklama sürecinde kullanılan, kuralları, işlemleri, ilişkileri ve daha farklı yapıları içeren zihindeki kavramsal sistemlerdir. Matematiksel modelleme var olan bu modellerin kullanıldığı ya da yeni kavramsal modellerin oluşturulduğu bir süreçtir. Modelleme sürecinde verilenleri kullanarak hedefe ulaşma sürecinde katı ve tek bir prosedür uygulaması söz konusu değildir. Bunun aksine modelleme sürecinde bir çözüme ulaşmak için verilenler ile hedef arasında birden fazla deneme-yanılma prosedürü söz konusudur. Bu yaklaşımın önemli temsilcileri Lesh ve Doerr’ dur.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*