Kur’ân’ı sayısal yapının koruduğu iddia edilmiştir.
Kur’ân korunmuştur, fakat Kur’ân’ı sayısal yapı korumuyor, Kur’ân’ın korunmuş olduğunu sayısal yapı sayesinde de görüyoruz, anlıyoruz.
Kur’an’da karşımıza çıkan bu sayısal yapı, Kur’an’ın değişmediğini gösterir,
fakat değiştirilemeyeceğini göstermez, gösteremez.
Yani Kur’an’ın korunmuş olduğunu gösterir, fakat Kur’an’ı korumaz, koruyamaz.
DEĞİŞTİRİLEMEZ DEĞİL, TAKLİT EDİLEMEZ
SAYISAL YAPI BUNU SÖYLER.
Kur’an’ın değiştirilemezliğini sayısal yapısı sağlamaz.
Hafızlık sistemi, Tarihi nüshalar ve bu iki yapının kesişimi
KUR’AN’I DEĞİŞTİRİLEMEZ BİR KONUMA GETİRİR.
(Hafızlar ve Vesikalar)
Sonuç olarak:
KUR’AN KORUNMUŞTUR, DEĞİŞTİRİLEMEZ VE TAKLİT EDİLEMEZ.
Bir savaşçı düşünelim, elinde kılıcı ve kalkanı karşımızda duruyor. Bu savaşçı az evvel sona ermiş bir vuruşmadan çıkmış önümüzde duruyor. Bu savaşçının üstüne başına bakıyoruz, yırtık var mı diye, yok. Başlığı yerinde, ayakkabıları ayağında, vücudunda bir yaralanma yok. Evet, bu savaşçı korunmuştur veya kendini korumuştur diyoruz. Gözlemimiz ile bu sonuca varıyoruz. Bu yargıya varırken, dikkatinizi çekerim, elindeki kılıç ve kalkanına bakmıyoruz, üstüne başına, vücuduna bakıyoruz. Bu emarelere, (göstergelere, indikatörlere) bakıyoruz ve bir sonuca varıyoruz.
Bu savaşçı korunmuştur.
Sonra koruma görevini bir şeye yüklememiz gerekiyor, yani bu korumayı ne yaptı, nasıl korundu? Sorusuna cevap arıyoruz. Cevabı veya nedeni elindeki kılıç ve kalkana bağlıyoruz.
Bu savaşçıyı elindeki kılıç ve kalkan korumuştur. Doğru mu ? Yanlış olacak hali yok. Doğru.
Fakat mantık bilmezsek bazı durumlarda doğru gibi görünen şeyler yanlış olabilir.
Bakın şimdi. Deney ve gözlemimizi ilerletelim.
Bu savaşçı, aynı giysileri, kılıç ve kalkanı ile başka bir vuruşmaya giriyor. Vuruşma sonrası tekrar önümüze geliyor. Savaşçının elinde kılıç ve kalkanı durmaktadır. Fakat üstü başı yırtılmış, vücudu ağır bir yara almıştır, üzerinden kanlar akmaktadır. Geçmişte vardığımız sonucu sorgulama durumuna düşüyoruz.
Hani bu savaşçıyı elindeki kılıç ve kalkan koruyordu. Şimdi elinde kılıcı ve kalkanı olduğu halde neden korumadı?
Yani burada savaşçının üstündeki giysiler, giysilerin durumu, elindeki kılıç ve kalkan savaşçının korunduğunu gösterir, fakat savaşçıyı korumazlar. Tam anlamıyla savaşçının korunması için yeterli değillerdir.
Mantıkta Gerek ve Yeter şart diye bir olgu vardır.
Giysiler, kılıç ve kalkan korunmak için edilgen fonksiyona sahiptirler, gereklidirler fakat yeterli değillerdir. Koruma görevini asıl yapan aktif nitelikte fonksiyona sahip, yani etken olan insanın kendisidir. İcraatı yapan nesne etken olandır.
Diğer bir örnek şu şekilde üretilebilir: Gözümüzün önünde bir araba kazası oluyor. Araba ciddi derecede hasar görüyor. Kaza yapmış arabadan şoför çıkıp, yanımıza geldiğinde şoförün giysilerinde bir yırtılma, bir parçalanma görmüyoruz. Üzerinde bir kan izi de görmüyoruz. Ek olarak Şoförün gözündeki gözlüğün kırılmadığını da görüyoruz. Bu emareler şoförün kazadan yara almadan çıktığını, korunduğunu gösteriyor. Şoförün korunduğunu gösteren giysilerin, gözündeki gözlüğün şoförü koruduğunu iddia etmek ne derece mantıklı olacaktır. Şoför bağladığı emniyet kemeri vasıtasıyla korunmuştur, fakat biz emniyet kemerini üzerinde göremiyoruz, üzerinde giysilerini ve gözündeki kırılmamış gözlüğünü görüyoruz ve korunduğu fikrine ulaşıyoruz. Sonuç olarak; şoförün korunduğunu üzerindeki giysileri ve gözündeki kırılmamış gözlüğü gösterir, fakat ne giysileri ne de gözündeki kırılmamış gözlüğü şoförü kazaya karşı korumazlar.
Korunduğunu gösteren olgu tarafından yapının korunma zorunluluğu yoktur. !!!
Kur’an’daki sayısal yapı, şoförün gözündeki gözlük gibidir. Şoförün gözündeki gözlüğün, şoförü kazadan koruma fonksiyonu yoktur. Sadece şoförün kazadan korunmuş olduğunu gösterir. Şoförün gözündeki gözlüğe koruma fonksiyonunu yüklemek hatalıdır. Kur’an’daki sayısal yapının durumu aynı şoförün gözündeki gözlük pozisyonundadır. Korunduğunu gösterir, fakat koruyamaz. Kur’an’daki sayısal yapı tek başına koruma fonksiyonunu üstlenemez, böyle bir yapısı, kapasitesi yoktur. Edilgen niteliktedir. (En azından şimdilik gördüğümüz kadarıyla bu böyledir.) Fakat Kur’an’ın korunduğunu gösterme fonksiyonu vardır. Yani Kur’an’ın korunduğunun emarelerini sayısal yapı vasıtasıyla da görmek mümkündür.
Korunduğunu göstermek pasif, yani edilgen bir fonksiyondur. Korumak ise aktif, yani etken bir fonksiyondur. Pasif bir fonksiyona, aktif bir fonksiyon görevi yüklemek sistemle ilgili büyük bir hatadır. Kur’an’ın korunduğunu gösteren, fakat Kur’an’ı aktif olarak korumayan bir sayısal sisteme dayanarak, Kur’an’da tashihe gitmek, 9. Tevbe Suresinin 128. ve 129. Ayetlerini inkar etmek, ne kadar doğrudur, ne kadar bilimsel dir, ne kadar geçerlidir? Reşat Halife ve onun takipçileri, Kur’an’da sayı kodlarının peşine düşenler işte burada büyük hata yapmışlardır.
Kur’an’daki sayısal yapının temel, gerçek ve aktif fonksiyonu,
Kur’an’ın bir benzerinin yazılmasını, insan kapasitesinin üstüne çıkararak, engellemek
ve
Kur’an’ın bir benzerinin, insanlar tarafından yapılamayacağını göstermektir.
KUR’AN KORUNMUŞTUR, DEĞİŞTİRİLEMEZ VE TAKLİT EDİLEMEZ.
Yaptığım videolarda, neden insanların Kur’an’ın bir benzerini getiremeyeceklerini, yani Kur’an’ın bir benzerinin, insanlar tarafından yapılamayacağını sayısal yapının, nasıl gösterdiğini uzun uzun kriterlerini tanımlayarak açıkladım.
Video serisini seyretmenizi tavsiye ederim.
Bir yanıt bırakın