Girişte sorudaki bir hatayı, hem de çok önemli bir teknik hatayı düzeltelim: Kur’an’daki sayılar, bu sayılardan kurulmuş sistemler (böyle kurulmuş bir sistem yoktur), yani sistemler dahi kurulsa, denklikler, eşitlikler, 19’a bölmeler, her neyse, hiç biri ama hiç biri asla bir ayetin Kur’an’dan olmadığını ortaya koyamaz. Bu yanlış teknik bilgi nasıl olmuş insanların kafasına sokulmuş, nasıl olmuşta insanlar bunu doğru kabul etmişler hiç anlayamıyorum. Asla sayısal bir sitem Kur’an’ın herhangi bir ayetinin Kur’an’dan olmadığını onaylayamaz. 19 sayısı Kur’an’ın bir kontrol mekanizması, adeta bir onay kodu gibi tanıtılmış ve insanlar kandırılmıştır. Kur’an’daki 19 sayısının böyle bir işlevi yoktur. Kur’an’daki her hangi bir ayetin veya kelimenin onayını vermez, veremez. Sayısal Yapıların böyle bir işlevi yoktur, sayısal yapılara böyle bir işlev yüklenemez. Bu girişimlerin, 19’un Kur’an’da ki gerçek işlevinin üstünün örtülmesi için, Müslümanların gerçeği görmelerinin engellenmesi için yapıldığını söylemek isterim.
Sorunun cevabına geçmeden önce, bilmeyenler, konuya yabancı olanlar için çok küçük bir açıklama yapalım:
Mısır asıllı Amerikalı Biyo-Kimya Uzmanı Reşat Halife 1974’de bulduğunu ilan ettiği Kur’an’daki sözde “19 mucizesi” sistemine uymadığı için, 9. Tevbe Suresinin 128. ve 129. ayetlerini inkar ettiğini 1985 yılında açıklamış ve Kur’an’dan olmadığını iddia etmiştir. Günümüzde Edip Yüksel ve takipçileri bu sayısal yapının (kendi kitaplarında ifade ettikleri sözde mucizenin) Kur’an’ı koruduğunu iddia ederek bu iki ayetin Kur’an’dan olmadığını matematiksel olarak ispatladığını savunurlar.
Benim çalışmalarım sonucunda Kur’an’da 19 sayısının önemli olduğu, fakat sayısal yapının ölçütünün sadece 19 asal sayısının olmadığı 7 ve 19, ikililerden(2), Çift ve Tek ölçütlerinin de olduğu ve bunların birlikte büyük bir sayısal yapıyı oluşturdukları ortaya çıkmıştır. Kur’an’daki sayısal yapı Kur’an’ın korunmuş olduğunun bir delili olarak karşımıza çıkmakla beraber, Kur’an’ı aktif olarak koruma işlevinin olmadığı, esas işlevinin Kur’an’ın taklit edilemezliğini sağlamak olduğu kriterleriyle, detaylı olarak açıklanarak ortaya koyulmuştur.
Ek olarak; bu sayısal yapı vasıtasıyla Kur’an metninin diğer getirilen metinler ile benzerliğinin de matematiksel bir kesinlikte ölçülmesi mümkün olmaktadır. Çalışmalarımın sonuçlarını web sayfamın diğer bölümlerinde bulabilir ve videoları izleyebilirsiniz.
Şimdi sorunuzun cevabına geçebiliriz:
“Benim sistemim” ifadesi biraz komik oluyor ama neyse, siz öyle sorduğunuz için öyle diyelim.
Soru güzel, cevabı da çok karmaşık değil.
Benim sistemim 9.Tevbe Suresinin 127 ayet olduğunu ispatlasaydı ne yapardım.
Benim düşündüğüm sistem hatalı derdim. Ve düşündüğüm sistemi masaya yatırırdım.
Kur’an’ı asla masaya yatıramazsınız. Çünkü Hafızlık ve Vahiy Katipliği bunu engeller. Bu iki unsur, Hafızlık ve Dokümantasyon Kur’an’ı değiştirilemez bir konuma getirir. (Aktif olarak korur) Bu iki müessese Hz. Peygamber tarafından kurulmuştur. Yani bu iki unsur bence ilahi bir noktaya dayanıyor ve Kur’an 15:9 ayetiyle uyumlu. Kur’an’ın bu iki unsur tarafından korunduğunu bugün deneyerek, ölçerek, gözlemleyerek rahatlıkla anlayabiliyoruz. Kur’an’ı değiştirmek istediğimizde, Hafızlık sisteminin, Tarihi nüshaların ve günümüzdeki dokümantasyonun karşımıza engel olarak çıktığını, değiştirmemizi engellediğini çok rahat gözlemleyebiliyoruz. Bu bir bilimsel sonuçtur. Dolayısıyla sizin sayısal yapı ile vardığınız sonuçlar Hafızlık ve Tarihi nüshalar ile çelişmemesi gerekir. Eğer çelişki varsa, problem Kur’an da değil, sizin düşündüğünüz sayısal yapıdadır.
Sonuç olarak; Sorunuzun cevabı olarak ben “Benim düşündüğüm sistem hatalı derdim.”
Aşağıda verdiğim linklerdeki yazılarımı okuyunuz ve videoları izleyiniz.
Bir yanıt bırakın